- Bilgi, Bitkiler, Sağlık, Tecrübeler
- 14 Mart 2018
- Yorum yaz
- 242 kez görüntülendi
Sağlık Bakanlığı’nın verdiği son bilgiye göre; dünyanın en büyük şerri olan DDT(en tehlikeli zehir), şeker pancarı tohumunda Türkiye’de halen yasal olarak kullanılıyor. Türk Şeker’in tarafıma 12.7.2010 tarihinde yazdığı resmi yazıda “2010 yılında kullanılan şeker pancarı tohumları -dünyanın en büyük 2. büyük GDO’cusu- Syngenta ile -yine hatırı sayılır GDO’cu Alman- KWS firmalarından alınmaktadır” deniliyor.
“Pancar ekiminde kullanılan tohumların tamamı, hibrit tohumlardır” Şimdi birileri, hibrit nasıl GDO’lu olur diye bir gazel okuyabilir. “Şirketimizce pancar ekiminde kullanılmak üzere üreticilere verilen tohumların tamamı fabrikamızda işlenmekte, ilaçlanmakta ve paketlenmekte” deniliyor
Pancar tohumunda da tür içi modifikasyonun yanı sıra, hem üremek gibi bazı tabiî fonksiyonları ile zehirli tarım kimyasallarına bağımlı, ‘modifiye hibrit tohumlar’ kullanılmakta, hem de içilebilir su kaynaklarımız -diğer canlıların ve insanların içilebilir su kaynakları- bu şeker üretimleriyle heba edilmekte…
Dikkat edilirse, tv programlarına genellikle pancar şeker savunucuları davet ediliyor. Oysa “” şekerlerin hiçbir türü masum olmadığı gibi, insan tüketimi için uygun değil. Daha da ötesi, dünyada şekerin diğer adı: Yasal uyuşturucu!
Yapılan tartışmada, her şeyin sorumlusunun sadece NBŞ olarak gösterilmesi hiç kuşkusuz çok büyük bir hata. Ama kimin umurunda…
*** Şeker nasıl yapılır?
Günümüzde gösteriş tüketimi ve yiyecek köleliğinin bir parçası olan şeker, çok çeşitli bitkilerden elde edilmekte. Şeker, “üretimi sırasında pancardan çıkarılan tatlı özsuyu, önce kireçle sonra da karbonik asitle işlemden geçer ve içindeki değerli mineraller, bu işlem sırasında kaybolur.”
Elde edildiğinde koyu kahverengi olan şeker, bugüne kadar odun kömürü ile beyazlatılıyordu. Bugün ise genellikle sentetik reçine ile beyazlatılıyor. Kahverengi olanları ise sonradan kakao veya farklı gıda boyaları ile boyanabiliyor.
*** Kapitalizmin şekeri
Bitkilerdeki tabiî hali hariç, beyaz şeker başta olmak üzere hiçbir şeker ve tatlandırıcı türlerin, zararları bir yana vitamin ve madensel tuzlar bakımından fakir olması nedeniyle, vücuda hiçbir faydası yoktur. Bir karbonhidrat olan şekerin enerjisi yüksektir ve yakılması zordur. Yakılamaması nedeniyle, vücutta yağa dönüştürülerek depolanır. Kapitalizm’in en önemli öğretilerinden -bir başka deyişle, savaştığı alanlardan- biri de ‘zaman’ kavramıdır. İster ki, tüm tabiî süreçleri atlayarak en kısa zamanda üretsin ve de bu ürün mümkünse sonsuza dek bozulmadan rafta durabilsin.
Hem tarlada, hem de fabrikada zararlı kimyasallara maruz kalan pancar –ve şeker elde edilen diğer bitkiler- ve şeker, bu kimyasalların tümünün şekerin içine işlemesi nedeniyle, insan vücuduna aktarılmış olur. Farklı farklı ürünlerle, aynı anda midelere giren kimyasallar, şekerle birleşip âdeta zehir bombacığına dönüşerek, çok sayıda hastalığa neden olur.
İnsan yaşamı için hiçbir önemi olmadığı halde artık rafine şeker; çay, kahve gibi içecekleri tatlandırmasının yanı sıra, endüstrinin en vazgeçilmez maddesi hâline getirilmiştir. Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için büyük tehlike arz eden rafine şeker; şekerleme ürünleri, reçel, unlu mamuller, çikolata ve bisküviler, kola, gazlı ve alkollü içecekler, meyve suları, helva, baklava, süt tatlıları, hazır çorbalar, çerezler, dondurma gibi pek çok üründe bol miktarda kullanılıyor. Günümüzde şekerin yanı sıra, çok sayıda üründe ‘diyet’ iddiasıyla, sunî tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Rafine şekerden daha ucuz olan bu yapay tatlandırıcılar, hem daha tehlikeli hem de şekerin pabucunu dama atmak üzere.
Bu tatlı belâlardan aspartam, dünyada 6 binden fazla üründe, diğer tatlandırıcılar ise 4 binden fazla üründe kullanılarak, kapitalizmin bir başka zehri olarak karşımıza çıkıyor.
“Eskiden ‘tip 2 diyabet’ sadece erişkinleri etkilerken, artık çocuklarda bundan nasibini alıyor. 2000 yılından sonra doğan her üç Amerikalı çocuktan birinde, erken diyabet başlangıcı görülecek. Azınlıklarında ise bu oran ‘iki çocukta bir’ olacak. Modern endüstriyel tarım sisteminde, her şey daha hızlı, daha verimli, daha büyük ve daha ucuz olmalıdır. Bu devirde kimse e-koliyi, tip2 diyabeti ya da ekolojik sistemin sağlığını düşünmez.”
* Damarlarımızda dolaşan ‘asil’ kanda mevcutlar
Ticari isimlendirilmelerinin yanı sıra, tüketicinin aklını karıştırmak için sakaroz, früktoz, glikoz, sükraloz, aspartam, sakarin, asesulfam K, taumatin, neohesperidin DC, sorbitol, mannitol, izomalt, maltitol, laktitol, ksilitol, eritritol gibi adlarla sunulan şeker ve tatlandırıcıların hiçbirinden, üreticileri hariç hiçbir tüketiciye fayda yok. ** Diyet, şekersiz, sıfır şeker, zero ve sair gibi adlarla sunulan her şey, şeker veya tatlandırıcı türevlerinden birini mutlaka içerir.
Ölümünüz arpanızdan olacaksa, bunları tüketmeye devam edebilirsiniz. Yok, bedeninizin size emanet olduğunu düşünüyor ve bundan da hesaba çekileceğinize inanıyorsanız karar sizin!
Şeker ve türevlerinin neden olduğu 70’den fazla hastalığın adları, belgeleri ve alternatifleri ile kurtulma yollarını da yeni kitapta göreceksiniz.
Vücudumuzun şekerede ihtiyaç duyduğunu unutmadan ve bu şekerin tamamen doğal olması şartıyla kullanılması gerektiğini hatırlatmadan geçmiyoruz.
Şekersiz tatlı bir hayat dileğiyle…
Henüz yorum yapılmamış.