Arkadaşlık ve Sevgililik ilişkilerinde Güven Duygusu
- Kişisel Gelişim
- 26 Nisan 2017
- Yorum yaz
- 326 kez görüntülendi
Arkadaşlık ve sevgililik ilişkilerinde güven duygusu, kendimizi özgün duygularımızı ifade edecek kadar güvende hissettiğimiz zaman gelişir.
Önümüzde iki olasılık var:
1-)Bazı kişiler başkaları hakkındaki duygu ve paylaşımlarımızı memnuniyetle karşılamaya hazırdır. Örneğin, bir arkadaşımızla eşimize dair duygu ve düşüncelerimizi rahatlıkla paylaşabiliriz.
2-)Gelgelelim, bu arkadaşımız kendisi hakkındaki duygu ve düşüncelerimizi öğrenmeye aynı derecede istekli olmayabilir. Dolayısıyla paylaşım için kucak açmak yerine aksileşip savunmaya geçebilir. Ona bu tepkisiyle ilgili geribildirimde bulunduğumuzda daha fazla savunmaya geçer, sinirlenir ve aranızdaki iletişim kopukluğunu ele almaya da yanaşmaz. Aradan zaman geçince şansımızı bir kez daha deneriz ancak nafile bir çaba olur bu.
Aşağıdaki diyalog, seansta danışanımla aramızda geçen bir konuşma. Güvenli bir odada ki terapi odası bunun için vardır, bazı şeyler açıklığa kavuşuyor. Kendisi görünürde, hakkında söylenen duygu ve düşüncelere savunmaya geçen biri. Bu durumu incelediğimizde, neden böyle bir savunma ihtiyacı doğduğunu ve derinlerinde yatanları neden göstermediğini çok iyi gösteriyor.
‘’Beni yargılayacağından korkuyorum.’’
- Terapist: O sinirlilik hali nasıl bir şey?
- Erkek Danışan: Benim alıştırma yaptığım bir şey değil, rahat yaptığım bir şey değil.
- Terapist: Evet. Elbette, yabancı bir şey.
- Erkek Danışan: Evet hoşuma gitmiyor.
- Terapist: Peki nasıl şey yapacağınızı da bilmiyorsunuz, başa çıkacağınızı da.
- Erkek Danışan: Evet nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum. Yani böyle farklı gibi, gerçek değil gibi.
- Terapist: ‘’Beni yargılayacağından korkuyorum’’ gibi mi?
- Erkek Danışan: Ha evet bir parçası da bu, bazen yargılayıcı olabiliyor kesinlikle.
YORUM : Gördüğünüz gibi, duyguların ifade edilmesini engelleyen blokajın adlandırılmasıdır bu. Çünkü diyor ki, korkarım duygularımı söylersem, karşımdaki beni yargılayacak. Duygularını ifade etmekten korktuğunu anlıyoruz. İşte zayıf bir insan gibi görüneceğim, karım beni yargılayacak, erkekler böyle yapmaz, bunların hepsi savunmalardır. Ayrıca kendisiyle ilgili söylenenlere savunmaya geçerekte kendini koruyor bir nevi.
Böyle bir durumla karşılaştığımızda ilişkimizi bitirmeyiz. Sadece, arkadaşımızın aldığı geribildirimleri hazmetmekle ilgili ketlenmeler yaşadığını kabul ederiz. Partnerimizin gerçekte kim olduğuyla yüzleşmeye ne kadar açık olduğuna dair düşlemimizi yeniden gözden geçirmek durumunda kalırız. Güvenimiz sarsılır ve nicelik değiştirir. Birlikte geçirdiğimiz süreyi azaltıp konuşmalarımızı havadan sudan konularla kısıtlamak zorunda kalabiliriz. Bu, farkındalık ve sevecenlik tepkisidir. Arkadaşımızı yargılamadan ve kınamadan, olduğu gibi kabullenmemiz düşünceli bir davranıştır. Sevecenlik sayesinde onu reddetmeden veya misillemede bulunmadan sevgi çemberimiz içinde tutmaya devam ederiz. Ancak bu ilişki de bir dinamik halini alırsa, belli bir süre sonra karşı partneri yorar ve gitgide ilişki deki duygusal uzaklık büyür.
Yapılan Doğrular ve Yanlışlar Neler ?
Güven bütün ilişkilerde gündeme getirilen, en çok yıpratılmış ve üstelik yanlış tanımlanmış kavramlardan biridir. Güven kavramı büyük ağırlık taşır fakat bir o kadarda kırılgandır. İlişkilerin bitmesi ya da tehlikeye düşmesi ile birlikte güvenin boşa çıkmasının verdiği acı insanları sık sık terapiye yöneltir.
Evlilik terapisi oturumlarında çiftlerin derinlerde yatan birincil duygularını ifade etmeleri hedeflenir. Birincil duyguların (kırılganlık, üzüntü, karşılanmayan bağlanma ihtiyaçları vs.) derinin içinden çıkmasına engel oluşturan blokajlar yani ikincil duygular (öfke,kıskançlık vs.) yine güven dolu bir ilişkiyi için istenmeyen tepkilerdir. İlişkilerde birincil duyguları kullanmayı arttırıp, ikincil duyguları kullanmayı azaltırsanız güven dolu bir ilişki için kapıyı aralamış olursunuz.
Sevgiyle kalın..
Henüz yorum yapılmamış.